22 Aralık 2015 Salı

Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun

Mevlid Kandiliniz Mübarek Olsun







"Bu gece kulun yalvarış ve yakarışlarını Yüce Mevla'ya sunacağı ve O'nun sonsuz affından, merhametinden, iyiliğinden bol bol yararlanacağı umut, huzur ve müjde gecesidir."




Duanız da yerim olsun :)

KANDİLİNİZ MÜBAREK  OLSUN !

İRFAN YILDIRIM





30 Eylül 2015 Çarşamba

Erken Seçimlerde Milletvekili Adayımız

Milletvekili Adayımız

Köyümüzden Serdar YILDIZ  MALATYA Milletvekili Adayı olmuştur. 
Desteklerimizi eksik Etmeyelim



Serdar YILDIZ KİMDİR?

 1981 yılında Malatya'da doğdu. 2000 yılında Gazi Lisesinden mezun oldu.

2005 yılında Tarım ve Hayvancılık Ticaret ve Taahhütlük İşleri ile ticaret hayatına başladı.

2013 yılında Malatya Ticaret ve Sanayi Odası seçimlerinde Sektör Komite yönetimi için aday oldu ve Tarım Hayvancılık komitesinde komite başkanı seçildi. Halen bu görevi aktif olarak devam etmektedir.



2014 yılında Malatya ili Kanatlı Eti Üreticileri Birliğini kurdu , aynı zamanda bu birliğin yönetim kurulu başkanlığına seçildi.

Serdar YILDIZ evli ve 2 çocuk babasıdır.


Ülkesine ve memleketine hizmet etmek amacı ile 2015 Erken Seçimlerinde 26. Dönem Malatya İli MHP Milletvekilliği Adaylığına başvurmuştur.




 ADAYIMIZA  BAŞARILAR DİLERİZ  



24 Eylül 2015 Perşembe

Kurban Bayramınız Mübarek Olsun

Kurban Bayramınız Mübarek Olsun







Ailenizle Nice Sağlıklı, Huzurlu, Mutlu bayramlar geçirmeniz dileğiyle Kurban Bayramınız Mübarek Olsun !



Duanız da yerim olsun :)

KURBAN BAYRAMINIZ MÜBAREK  OLSUN !



İRFAN YILDIRIM



17 Temmuz 2015 Cuma

Ramazan Bayramınız Mübarek Olsun




Ramazan Bayramınız Mübarek Olsun



Ailenizle Nice Sağlıklı, Huzurlu, Mutlu bayramlar geçirmeniz dileğiyle Ramazan Bayramınız Mübarek Olsun !



Duanız da yerim olsun :)

RAMAZAN BAYRAMINIZ MÜBAREK  OLSUN !

İRFAN YILDIRIM


13 Temmuz 2015 Pazartesi

Kadir Geceniz Mübarek Olsun

Kadir Geceniz Mübarek Olsun







"Borçlarımızdan, ceza ve günahlarımızdan kurtulmak için bu gece dua edelim.. Allah affeden ve bağışlayandır, unutmayalım.. Eller semaya kalkıp, yürekler bir atınca bu gece, gözler sevinç yaşlarıyla dolacak"




Duanız da yerim olsun :)

KADİR GECEMİZ MÜBAREK  OLSUN !



İRFAN YILDIRIM



7 Haziran 2015 Pazar

Seçim 7 Haziran 2015

Seçim 7 Haziran 2015

Yapacağımız tercihlerimizin ülkemize refah, huzur, barış ve istikrar getirmesi umuduyla seçim sonucunun
hayırlı olmasını diliyorum..
DUA ile AEO
irfan YILDIRIM

1 Haziran 2015 Pazartesi

Berat Kandiliniz Mübarek Olsun

Berat Kandiliniz Mübarek Olsun







"Avuçların açıldığı, gözlerin yaşardığı, ilahi esintilerin kalpleri okşadığı anın bir asra bedel olduğu bu gece dualarda birleşmek dileğiyle kandilinizi kutlarım"




Duanız da yerim olsun :)

KANDİLİNİZ MÜBAREK  OLSUN !

İRFAN YILDIRIM


15 Mayıs 2015 Cuma

Miraç Kandiliniz Mübarek Olsun

Miraç Kandiliniz Mübarek Olsun



" Bugün ellerini semaya gönlünü Mevlaya aç, bugün günahlardan olabildiğince kaç, bugün en gizli incilerini onun için saç çünkü bugün kandil"




Duanız da yerim olsun :)

KANDİLİNİZ MÜBAREK  OLSUN !



İRFAN YILDIRIM



24 Nisan 2015 Cuma

Hayırlı Cumalar

Hayırlı Cumalar


Kalbimiz imana, gönlümüz İslama, dilimiz Kuran'a, kulağımız ezana gözümüz nura, Eviniz huzurlu ve neşeli ve huzurlu olsun .
Duanız da yerim olsun :)

CUMANIZ MÜBAREK  OLSUN !



İRFAN YILDIRIM





23 Nisan 2015 Perşembe

Regaip Kandiliniz Mübarek Olsun

Regaip Kandiliniz Mübarek Olsun



"Allah'ın aşkıyla yan bu gece, Mevlana gibi dön bu gece, secdeye varıp huzura erince, şu fakiri de an bu gece"




Duanız da yerim olsun :)

KANDİLİNİZ MÜBAREK  OLSUN !



İRFAN YILDIRIM


17 Nisan 2015 Cuma

Hayırlı Cumalar

Hayırlı Cumalar


Kalbimiz imana, gönlümüz İslama, dilimiz Kuran'a, kulağımız ezana gözümüz nura, Eviniz huzurlu ve neşeli ve huzurlu olsun .
Duanız da yerim olsun :)

CUMANIZ MÜBAREK  OLSUN !



İRFAN YILDIRIM




10 Nisan 2015 Cuma

Hayırlı Cumalar

Hayırlı Cumalar


Kalbimiz imana, gönlümüz İslama, dilimiz Kuran'a, kulağımız ezana gözümüz nura, Eviniz huzurlu ve neşeli ve huzurlu olsun .
Duanız da yerim olsun :)

CUMANIZ MÜBAREK  OLSUN !



İRFAN YILDIRIM




6 Nisan 2015 Pazartesi

Kur'an’ı Kerim ve Hafızlık

Kur'an’ı Kerim ve Hafızlık


“Muhakkak bizim askerlerimiz olan peygamberler ve onlara tabi olan müminler elbette galiptirler. Her ne kadar bazı zamanlarda mağlup gibi görünseler de, itibar sonadır ve hüküm ekser içindir ve nadir olan yok gibidir”. (Sâffât suresi ayet 173) İsmail Hakkı Bursevi Hazretlerinin yaptığı bu ayet-i kerimenin tefsirinde Hazret-i Allah (c.c.) böyle buyuruyor. Tefsirin devamında ise Müslümanların mağlubiyet sebepleri olarak, emre muhalefet, dünyaya tamah etmek, kendini beğenmek, gurura kapılmak olarak sıralanıyor. Engellenemeyecek mukadder olan ilahi nusret ise, Kur’ân-ı Kerîm’e sımsıkı sarılmaya bağlanıyor.

Kur’ân-ı Kerîm bir derya, bir deniz, bir hazine… Onda, doğru düşünenler için ibret, haram ve helalleri gösteren bir rehber, insanı aldatan her şeyden kurtuluş, dertli gönüllere şifa, her zaman koruyucu bir sığınak, insana ve hayatına dair yaş veya kuru, küçük veya büyük her ne varsa Kur’ân-ı Kerîm’de yer alıyor.

Kur’ân-ı Kerîm’in mucizelerinin sonu yok. Geçmişe ve geleceğe ışık tutan Kur’ân-ı Kerîm’i okuyanlar, ne kadar tekrar etseler de onu eskitemezler. O, ışık veren bir ziya, aydınlık saçan bir nurdur. Peki, 1400 yıldır dünyayı ve insanlığı aydınlatan bu nur, evimize ve gönlümüze ne kadar sirayet edebiliyor?

Ona inananın muvaffak olduğu, hükmüne uyanın sadık olduğu, sarılanın hidayete erdiği, onunla amel edenin kurtulduğu Kur’ân-ı Kerîm, kütüphanedeki yerinde mi duruyor, yoksa her fırsatta dilimize, gözümüze, gönlümüze, fikrimize ve dualarımıza mı giriyor?
Peygamber Efendimiz (s.a.v) “İçerisinde Kur’ân’dan bir şey bulunmayan kimse, harap olmuş ev gibidir.” buyuruyor. Hadis-i şerif, kalbinde, aklında, dilinde Kur’ân-ı Kerîm’den bir şey olmayan insanı, işe yaramayan, bir eve benzetiyor.

Bu hususta Ebu Hureyre (r.a) da “Hangi evde Kur’ân-ı Kerîm okunursa, orada bolluk bereket olur, şeytanlar uzaklaşır ve melekler o eve hücum eder. Hangi evde Kur’ân okunmazsa, o evde darlık, sıkıntı, huzursuzluk baş gösterir.” buyuruyor. Peygamberimiz’den bu güne kadar Müslüman olarak hayat süren milyonlarca insan, Kur’ân-ı Kerîm okuyarak şifa buldular, sıkıntılardan kurtuldular, bereketli bir dünya hayatı yaşayıp bereketli bir ahiret hayatı umarak irtihal ettiler. Önceki Müslümanlar gibi bizim de şifa ve bereket kaynağı olan Kur’ân-ı Kerîm’le olan ünsiyetimize geçmeden, onun uzun tarihini kısaca anlatalım.

Kur’ân-ı Kerîm’in inzali

Kur’ân-ı Kerîm kâğıda yazılı olarak inmemiştir. “Eğer sana kâğıtta yazılı bir kitap indirmiş olsak da onu elleriyle tutsalardı, yine de o kâfirler: ‘Muhakkak ki bu, apaçık bir sihirdir’ derlerdi.” (En’am sûresi, ayet 7) Bu ayet-i kerimeden de anlaşılıyor ki Kur’ân-ı Kerîm kâğıda yazılı olarak inmemiş, vahiy halinde Cebrail Aleyhissalam vasıtasıyla Rasulüllah Efendimiz’e indirilmiştir. Ancak Abese Sûresi ayet 13-16’da Kur’ân-ı Kerîm’in yazılması da anlatılmaktadır. “Bu kitap şanlı, yüce, tertemiz sahifelerdir. Asil ve faziletli kâtipler eliyle yazılmıştır.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v) ümmetine Kur’ân-ı Kerîm’i ezberlemelerini tavsiye ediyorlardı. 1000 kadar sahabe-i kiram sûrelerin hepsini ezberlemişlerdi. Diğerleri ise Kur’ân-ı Kerîm’in bir kısmını ezberlemişti. Peygamber Efendimiz ezberlenmesini arzu ederken bir taraftan da Kur’ân-ı Kerîm’in yazılmasını istiyordu. Böylece Kur’ân-ı Kerîm hem yazılı hem de hafıza yoluyla tereddüde mahal bırakmadan tarihi yolculuğuna devam edebilirdi. Biz buradaki iki yoldan hafızlık yolunu ele aldık.

Kur’ân-ı Kerîm’e kâmil manasıyli ancak Peygamber Efendimiz (s.a.v) vakıf olmuşlardır. Ondan sonra da sahabe-i kiram. Ashab-ı kiram Kur’ân-ı Kerîm’i ezberliyorlardı. Onlar önce manaya vakıf oluyor, anlıyor ve öyle ezberliyorlardı.

Asıl maksat manasını düşünerek, anlayarak tedebbürle okumaktır. Nihai hedefte bu olması gerekiyor. Bugün tam bir hafızlık uzun bir süreç gibi gözükebilir. Ancak elden geldiğince ayet ayet, sûre sûre, önce mana sonra ezber yaparak sahabe-] kiram efendilerimizin yolunu takip etmek gerekiyor.

İlk dönemlerde hafızlık nasıl yapılırdı?

Mekke-i Mükerreme’de Daru’l-Erkâm, Medine-i Münevvere’de ise Mescid-i Nebevi’nin yanında Ashab-ı Suffe’den çok sayıda sahabe Hâfız-ı Kur’ân olarak yetişmişti. Ashab-ı Suffe sürekli Kur’ân-ı Kerîm okumakla meşgul olurlardı. Onlar vakitlerinin çoğunu Peygamber Efendimiz’in huzurund; geçirir, Efendimiz’den Kur’ân ve ilim öğrenirlerdi. Ne ticaret, ne sanat, n ziraat, ne de herhangi bir kazançla meşgul olmaz, sadece Kur’ân ve ilim öğrenirlerdi. Onlar Kur’ân-ı Kerîm’in tadını almışlardı. İaşeleri Peygamber Efendimiz ve diğer sahabeler tarafından temin edilirdi. Mütevazı ve çok feyizli bir ortamda yetişen Ashabı Suffe, sayıları 400’üı üzerinde Kur’ân ve irfan ordusuydu

İlk hafızlar onlar arasından çıktı. Ashabı Suffe ilk gelen ayetleri hıfz ederlerdi. Ayetlerin manasını, emir ve yasaklarını öğrenmeden diğer ayetlere geçmezlerdi. İslamiyet’in başlangıcında yüzlerce Hafizu’l Kur’ân yetişmişti. Kur’ânı ezberleyen ve onu başkalarına
öğretenlere “Kurrâ” namı verilirdi. Onların başlattığı Kur’ân sevdası (hafızlık okulu) bugün de aynı usulle devam ettiriliyor.

Hafızlık sistemi ve Kur’ân-ı Kerîm’i ezberlemek Hazreti Allah’ın Ümmet-i Muhammed’e verdiği en şerefli mazhariyettir.

Bu şerefli mazhariyet sahabe devrinde zirvedeydi. Daha sonraki dönemlerde hafızlık eğitimi sistemleştirildi. Mesela; Selçuklular döneminde Daru’l-Huffaz ve Daru’l-Kurrâlar kurulmasıyla, hafızlığın kurumsal hâle getirildiğini söylemek mümkündür. Osmanlı döneminde ‘Sıbyan Mektebi’ni, yani temel eğitimi tamamlayan bir öğrenci, önce alt seviyedeki bir Daru’l- Huffaza gider, orada hafızlığını tamamlardı. Sonra kıraat vecihlerini ve okuyuş usullerini, (Aşere ve Takrib) öğrenmek amacıyla Daru’l-Kurrâya devam ederdi. Bu kurumların başındaki hoca efendilere Reisü’l-Huffaz ve Reisü’l-Kurrâ denirdi.

Evliya Çelebi’nin kaydettiği bilgilere göre İstanbul’da “Esnaf-ı Hafızan-ı Kur’ân-ı Azim”in sayısı 3000 kadarı kadın olmak üzere 9000 idi. Merasimlerde hafızlar fetih sûresini okuyarak alay köşkünün yanından geçerlerdi.

Tarih boyunca İslam coğrafyasının her beldesinde hafız yetiştiren müesseseler vardı. Buralara genel olarak Kur’ân Mektebi manasına gelen isimler verilirdi. Kur’ân Mekteplerinde bölgeye göre her çocuk için ufak bir rahle ve bir de ufak minder bulundurulurdu. Afrika’da buna ilaveten tahta tablet olurdu. Talebeler tablet üzerine yazdığı ayetleri okur, ezberlerdi. Kâğıdın olmadığı yerlerde takip edilen bu usul hem yazma hem de ezberleme üzerine kuruluydu. Ama her nerde olursa olsun Kur’ân talebeleri tarih boyunca hoca efendi gelmeden derse toplanır, her biri kendi rahlesinin başına oturup Kur’ân-ı Kerîm ezberlemeye başlardı.

Hafızlığa ilk adım

Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Kur’ân, bir ucu Allah’ın diğer ucu sizin elinizde olan bir iptir.

Ona sımsıkı tutunursanız, ebedi olarak sapmaz ve yok olmazsınız.” buyuruyor. Kur’ân-ı Kerîmin nasıl bir mucize-i ilahi olduğunu bilen insanlar, bir ucu Hazreti Allah’ta olan bu ipi kendilerince tutmaya çalışırlar. Onlardan biri de hafızlardır. Hafız, Arapçada “korumak, saklamak ve ezberlemek” manasına gelen hıfz kökünden türemiş bir sıfattır. Kur’ân-ı Kerîm’in tamamını (114 sûre, 6666 ayet, 604 sayfa) ezberleyenlere, hafız denir.

Kur’ân-ı Kerîm’i kalbine ve hafızasına nakşedip ilk muhafaza eden Peygamber Efendimiz olmuştur. Sonrasında ise dört büyük halife Hazreti Ebubekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman ve Hazreti Ali efendilerimiz gelirler. Muhacirinden Talha b. Ubeydullah, Saad b. Ebi Vakkas, Mus’ab bin Umeyr, Ebu Hureyre. Hanım sahabilerden Hazreti Aişe, Hazreti Hafsa, Hazreti Ümmü Seleme. Ensardan Übey b. Kâb Mu’az b. Cebel, Zeyd b. Sabit, Zeyd el Ensari ve Ebu’d Derda hazretleri meşhur hafızlardan bazılarıdır.

Ayeti kerimede Hazreti Allah üç sınıf hafızdan bahsediyor. “Sonra biz o Kitabı (Kur’ânı) kullarımızdan seçtiklerimize miras verdik.

Onlardan da kendilerine zulmeden var, ortadan giden var, Allah’ın izni ile hayırlarda öne geçen var. İşte büyük lütuf budur. (Fatır sûresi, ayet 32) Bunlardan ilki, hafızlığı unutarak kendine zulmedenler. İkincisi ortada gidenler, bir şekilde unutmamak için gayret edenler. Üçüncüsü ise hayırda yarışanlar, “Ben onu nasıl muhafaza edebilirim, manasına daha iyi anlayıp nasıl daha iyi amel edebilirim diye düşünenlerdir. İşte Hazreti Allah bu üçüncü sınıftaki hafızları methediyor. Onlara maddesiyle, manasıyla, ahlaki duruşuyla içten
gelen bir güzellik ihsan ediyor. Bu güzelliğin sebebi Kur’ân-ı Kerîm’e bağlılıktır. Methedilen hafız olabilmek için Kur’ân-ı Kerîm’in sadece lafzını değil manasını iyi anlamak, yaşamak ve yaşatmaya çalışmak gerekiyor.

Hafızlık hangi yaşta yapılmalı?

Her şeyin münasip bir zamanı olduğu gibi elbette hafızlık eğitiminde de yaşın rolü büyüktür. Gençlik ve ilk gençlik çağı (buluğdan önceki dönem) hafızlık için en uygun zaman kabul ediliyor. “Kim gençliğinde Kur’ânı öğrenirse, Kur’ân onun etine ve kanına karışır. buyuran Peygamber Efendimiz, burada gençlik çağında Kur’ân öğrenmenin ehemmiyetine işaret buyuruyor. Bu çağlar istekli olma, meşguliyetin azlığı, gönül huzuru açısından en verimli dönemdir. Gençlik ve ilk gençlik yıllarında zihin berrak, meşguliyetler az, beyin tazedir. Dolayısıyla bu dönemde hafızlık yapmak daha kolaydır.

Hafızlık için yaş sınırı konulmamakla birlikte geleneklerimizde 15, 16 yaşına varmadan hafızlığa başlamak tavsiye ediliyor. Hazreti Ali Efendimiz bu yaşlardaki gencin kalbini boş bir tarlaya benzeterek, bilgi olarak verilen her şeyi kabul edeceğini söylüyor. Fakat bu çağ serap gibidir, çabuk geçer. Olgunluk ve ihtiyarlıkta ise çok çalışmaya tahammül edilemez. Ancak yukarıda zikrettiğimiz hadisi şerifin devamında Peygamber Efendimiz, “Kim ihtiyarlığında Kur’ân öğrenir, Kur’ân ile çok ilgilenir ve unutmazsa, onun için iki kat sevap vardır.” buyurarak Müslümanları ileriki yaşlarda da Kur’ân öğrenmeye teşvik etmiştir. Bir de insanlar arasına hafızlığın sadece 10 -15 yaşlarında yapılabileceği anlayışı hâkim. Ancak araştırmalara göre anlayış ve idrak seviyesi 20 ila 40 yaşları arasında zirveye çıkıyor. İlk gençlik çağında hafız olamayanlar, özellikle bu dönemi fırsat bilip hafızlığa başlayabilirler.

Hafızlık eğitiminde “Osmanlı Usulü”

Tarih boyunca Kur’ân-ı Kerîm ezberlenirken farklı coğrafyalarda farklı sistemler tatbik edildi. Afrika’da olduğu gibi bazı bölgelerde, Fatiha sûresinden başlanıp Nas sûresine doğru ezberleniyor, bazı bölgelerde ise Kur’ân-ı Kerîm sûre sûre ezberleniyor.

Bizde ise Osmanlı döneminden itibaren tatbik edilen, Osmanlı Usulü dediğimiz hafızlık sistemi halen en yaygın takip edilen usul.

Osmanlı Usulü hafızlık sistemine göre Kur’ân-ı Kerîm ezberlemeye, her cüz’ün son sayfasından başlanıyor. Son sayfalar bitince birinci tur (şavt) bitmiş oluyor. İkinci turda sondan ikinci sayfa, üçüncü turda sondan üçüncü sayfalar ezberleniyor. Her bir turda daha önce yapılan ezberler sürekli tekrar ediliyor. Böylelikle önceki ezberler kuvvetlendiriliyor.

Bu sisteme göre yirmi turu bitirenler hafız oluyor. Yazımızda hafızlık kurslarında tatbik edilen bu sistemin nasıl işlediğini sizlere anlatacağız. Konuyu anlatmaya geçmeden önce, diğer sistemlere göre hafızlık yapmanın avantaj ve dezavantajlarından biraz bahsedelim.

“Kur’ân-ı Kerîm’i Osmanlı usulüyle ezberlemenin farkı nedir? Baştan sona ezberlemek daha kolay değil mi?” sorumuza, Hafız-ı Kurrâ Mehmet Uçar şöyle cevap verdi: “Kur’ân-ı Kerîm’i ezberlemenin birkaç tane usulü var. İsteyen kendine uygun olan usulu takip edebilir. Ancak hafızlık sabır ve inanç isteyen bir süreç, ecdadımız bu ilme kafa yorduğu için talebenin halet-i ruhiyesini de düşünerek, Osmanlı usulünü geliştirmiş. Düşünün, baştan sona ezberleme usulüyle bir hafız ilk on cüzü ezberliyor. Sonrasında eline Kur’ân-ı Kerîm’i alıp ‘Bu kadar sayfa ezber yaptım; ama şu kadar sayfa daha duruyor, daha yolun başındayım.’ diyerek orayı gözünde büyütebilir. Ancak Osmanlı usulünü takip eden hafızlar bunu asla demiyor. Ona göre Kur’ân-ı Kerîm’in tamamı eşit. Çünkü her cüzden ezberlediği sayfalar var. Hatta Osmanlı usulüyle,’Her cüzden ezber yaptım. Biraz daha gayret edeyim, hafızlığı bitireyim.’ diyerek, ezber iştahı daha da artıyor. Ecdadımızın hafızlık sistemi, hafızı sürekli ileriye doğru teşvik ediyor, gayretini ve şevkini artırıyor, ona sonraki sayfaları ezberletme gücü veriyor.” Ayrıca ecdadımız bu sistemle hafıza tekniğini de kullanmış ve sayfaları kodlamıştır. 600 sayfayı baştan sona ezberlemek mi kolay, yoksa 30 tane 20 sayfayı ezberlemek mi? Hafızlar bu kodlama sayesinde hangi ayetin nerede olduğunu daha kolay buluyorlar. Mesela “Rabbenağfirlî velivâlideyye…” ayeti nerededir
sualine, 13. cüzün 19. sayfasının, alt beş satırındadır diye cevap verirler.

Burada bir gerçeği de ifade edelim, dünyanın her tarafından Osmanlı hafızlık usulünü öğrenip kendi memleketlerinde uygulayanlar olmuş. Hatta yurt dışından Kur’ân-ı Kerîm’i öğrenmek isteyenler bu usulün takip edildiği yerleri gelip buluyorlar. Türkiye’de hafızlıkta Osmanlı usulünü çok güzel uygulayan yerler var. Çok da rağbet gören bu yerler, yapılanın ne kadar doğru olduğunu ispatlıyor. İsteyen her Müslüman bu sistemle rahatlıkla hafız olabiliyor. Hafızlık kursları şu an, ecdadımızın izlerini takip ediyor.

Ne kadar zamanda hafız olunabiliyor?

Hafızlıkta bir kişinin hedefini gerçekleştirme süresini, hafızın kendisi belirliyor. Normal şartlar içerisinde hafızlık eğitimi 1 ila 2 yıl sürüyor. Hafızlık kursunda bir iki yıl içerisinde hafızlığı bitirenler olduğu gibi, gayretli çalışmalarıyla 6 ay gibi çok kısa bir sürede hafızlığını  tamamlayanlar da var.

Hafızlık yapmak için yola koyulanların aklına ilk şu soru gelebilir, “Kaç ayda hafız olabilirim?”

Bu soruya hafız-ı Kurrâlar şu hikâyeyi anlatarak cevap veriyorlar: Tarlasında çalışan bir hocaya tanımadığı biri yaklaşıp sormuş: -Efendi Amca, falanca köye tam olarak kaç saatte gidebilirim?

Hoca cevap vermemiş. Hâlbuki üç kez seslenmiş yabancı. “Herhalde sağır.” diye düşünüp yoluna devam etmiş.

Epey uzaklaştıktan sonra, Hoca, “Evlat gel!” diye bağırmış.

Merakla geri dönen gence,

“Sen tam olarak iki buçuk saatte gidersin.” demiş.

Genç adam demiş ki: “Amca bey, biliyordun da daha önce niye söylemedin?”

“Evet” demiş hoca, yolu biliyorum; ama senin nasıl yürüdüğünü görmeden nasıl cevap verebilirdim?”

Hafızlar sayfaları nasıl ezberliyor?

Kur’ân sayfaları ezberlenirken satırlar “beşer beşer” ezberleniyor. Bu, hafızlık için çok mühim bir husus. Hafızlıkta sayfaları beşer beşer ezberlemenin ayrı bir hikmeti var. Kur’ân-ı Kerîm’in ilk nazil olan ayetleri “alak sûresinin” ilk beş ayetidir. Beşerli ezber sistemini pratik hayatta tatbik eden hafızlık hocaları, bunun faydasını hatimle kıldırdıkları teravih namazlarında görmüşler. Talebelerine de bu usul üzere hafızlık yaptırıyorlar.

Osmanlı usulü ile sayfa ezberleme

Ezberlenecek ilk beş satır asgari 15 kez mahreç ve tecvid kaidelerine uyularak okunuyor. 15 defa okumanın da bir usulü var. Önce tertil (yavaş okuyuş) ile bir-iki defa okunuyor. Özellikle ilk okuma hocanın huzurunda oluyor. Sonra orta okuyuş (tedvir) ile 12-13 defa okunmaya devam ediliyor. Şayet ihtiyaç olursa hızlı okuyuş (hadr) ile birkaç kez daha okunabiliyor. Buradaki püf nokta, sayfaları yüzüne okurken çok dikkatli olmaktan geçiyor. Çünkü doğru bakamayan talebe doğru göremiyor ve ezberi eksik ya da yanlış oluyor.

Kur’ân-ı Kerîm ve biz

Peygamber Efendimiz’den sonra Ashab-ı Kiram ve Müslümanlar Kur’ân-ı Kerîm’e sahip çıktı.

Hem erkeklerden hem de kadınlar arasından binlerce hafız ve hafizeler yetişti. Hazreti Ebu Bekir Efendimiz: “Dünya işiyle ahiret işi yan yana geldiğinde ahireti tercih edin. Dünya işiniz de yoluna girer.” buyuruyor. Ashab-ı Kiram hep Kur’ân-ı Kerîm’i tercih ettiler ve kendi dönemlerinde büyük fetihler yaptılar.

Hasbelkader hafızlık yaşını geçirmiş, bu işe gönül veren ihtiyarların da kendilerine bir hafızlık hedefi koymaları gerekiyor. Çünkü 100 yaşında da olsa herkesin hidayete ve Kur’ân-ı Kerîm’e ihtiyacı var. İbrahim Aleyhisselamın ateşini söndürmek için su götüren karınca misali, hafızlıkta da önemli olan niyettir. Mesela her Müslüman, “Ben Kur’ân’ın onda birini ezberleyeceğim, oranın hafızı olacağım.” diyerek yola çıksa, bu niyeti, Hazreti Allah’ın hikmetiyle tamamını ezberlemesine vesile olabilir. Hazreti Kur’ân’ın tadını alan bir ebeveyn elbette evladını da hafız yapmak isteyecektir. Nitekim hafızlık yapan talebelerin ailelerinde en az bir hafızın olması, hafızlık kararında ailenin ne kadar tesirliolduğunu gösteriyor.

Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki genç olsun ihtiyarlar olsun, Kur’ân-ı Kerîm’den yeteri kadar ezber yapmamış çok sayıda Müslüman var. Çoğu namaz kılarken sadece birkaç sûre okuyabiliyor. Bir ömür, 7-8 yaşlarında ezberlenilen birkaç sûreyle geçiyor. Özellikle yaz tatilleri Kur’ân-ı Kerîm ezberi yapmak için iyi bir fırsat. Bu zaman değerlendirilirse, tam olmasa da yarım hafız, bir cüzün hafızı ya da “Yasin sûresinin hafızı” olunabilir. Ayrıca namaz kılacak kadar ayet ve sûre ezberlemek her Müslüman için farz-ı ayındır. Fatiha ile birlikte bir sûre ezberlemek vacip, Kur’ân-ı Kerîm’in tamamını ezberlemek ise farz-ı kifayedir.

Tabi Kur’ân-ı Kerîm’i hayatımıza alabilmek için öncelikle bilgisayarın, televizyonun ve internetin fuzuli işlerinden hemen vazgeçmek gerekiyor. Bunun için en güzel yol, akşam olunca ailesi ile birlikte toplanıp Hazreti Kur’ân ile meşgul olmaktır. Evde hafızlık kampı yapmak, hane halkı için tercihi zor ama mükafatı büyük bir yol olacaktır. Kur’ân-ı Kerîm’i her gün okumak, onunla yaşamak, onu öğrenmek, onu ezberlemek, olmadı namaz sûrelerini gözden geçirmek bile Kur’ân okurunu, Peygamber Efendimiz’in gıpta ettiği iki sınıftan biri yapabilir. “Ancak iki kişiye gıpta edilir. Biri Allahü Teâlanın kendisine Kur’ân-ı Kerîm ihsan ettiği ve onu gece gündüz okuyan kimse; diğeri ise Allah’ın kendisine verdiği malı gece gündüz infak eden kimsedir.”

Hafızlık tabirleri

Ham (çiğ):İlk defa ezberlenecek sayfa

Has (pişmiş):Daha önce ezberlenmiş sayfalar

Haslama: Ezberleri kuvvetlendirmek için yapılan tekrar

Galat:Yanlış ezberlenmiş kelime harf veya harekeye denir.


Kaynak:
1. Osman Keskioğlu, Kur’ân Tarihi ve Kuran Hakkında Ansiklopedik bilgiler, İstanbul 1957 s. 91-92.
2. İbn Sahnun, Eğitim ve Öğretimin Esasları, İstanbul 1996.
3. İsmail Karaçam, Kur’ân-ı Kerîm’in Faziletleri ve Okuma Kaideleri, İstanbul 1996.
4. Faruk Bayraktar, İslam Eğitiminde Öğretmen ve Öğrenci Münasebetleri, İstanbul 1989
5. Ali Osman Yüksel, İbn Cezeri ve Tayyibetü’n- Neşr, İstanbul 1996
6. İmam-ı Gazali, İhyau’ Ulumi’d-Din, Cilt 1, İstanbul 1989.
7. İsmail Hakkı Bursevi, Ruh’ul Beyan Tefsiri, Cilt 7



3 Nisan 2015 Cuma

Hayırlı Cumalar

Hayırlı Cumalar



Kalbimiz imana, gönlümüz İslama, dilimiz Kuran'a, kulağımız ezana gözümüz nura, Eviniz huzurlu ve neşeli ve huzurlu olsun .
Duanız da yerim olsun :)

CUMANIZ MÜBAREK  OLSUN !



İRFAN YILDIRIM




27 Mart 2015 Cuma

Hayırlı Cumalar

Hayırlı Cumalar


Kalbimiz imana, gönlümüz İslama, dilimiz Kuran'a, kulağımız ezana gözümüz nura, Eviniz huzurlu ve neşeli ve huzurlu olsun .
Duanız da yerim olsun :)

CUMANIZ MÜBAREK  OLSUN !



İRFAN YILDIRIM



20 Mart 2015 Cuma

Hayırlı Cumalar

Hayırlı Cumalar




Kalbimiz imana, gönlümüz İslama, dilimiz Kuran'a, kulağımız ezana gözümüz nura, Eviniz huzurlu ve neşeli ve huzurlu olsun .
Duanız da yerim olsun :)

CUMANIZ MÜBAREK  OLSUN !



İRFAN YILDIRIM





19 Mart 2015 Perşembe

Milletvekili Aday Adaylarımız

Milletvekili Aday Adaylarımız

Köyümüzden değerli iki kişi MALATYA 25.Dönem Milletvekili Aday Adayı olmuştur. Desteklerimizi eksik Etmeyelim



Hacı Bayram YILDIRIM KİMDİR?



18.01.1956 tarihin de MALATYA ili Yeşilyurt ilçesine bağlı Görgü Köyü (Görgü Mahallesi) de dünyaya geldi. Çiftçi çocuğu olan Hacı Bayram Yıldırım ilk okulunu doğduğu köyünde tamamladı. Orta okulunu İlçe merkezinde bulunan Yeşilyurt Orta okulunda tamamladı. Lise eğitimini ise Malatya Merkezde bulunan Şehit Kemal Özalper Endüstri Meslek Lisesinde tamamladı. 1976-1978 yıllarında askerlik hizmetini tamamladı.

1981 yılında Sümer Holding A.Ş. (Sümerbank Tekstil fabrikası) de göreve başladı ve 2004 yılına kadar görevini sürdürdü ve emekli oldu.

Hacı Bayram YILDIRIM evli ve 4 çocuk babasıdır.


Ülkesine ve memleketine hizmet etmek amacı ile 2015 Genel Seçimlerinde Malatya İli Ak Parti 25. Dönem Milletvekilliği Aday Adaylığına başvurmuştur.





Veysel FIRAT Kimdir?



08.04.1973 yılında Malatya Yeşilyurt ilçesi Görgü Köyü’nde doğdum. İlkokulu Görgü İlkokulu’nda ortaokulu Battalgazi Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’nda, lise tahsilimi Akçadağ Öğretmen Lisesi’nde bitirdi.

1988 Yılında Akdeniz Üniversitesi Burdur Eğitim Yüksek Okulu Sınıf Öğretmenliği bölümüne girdim.

1991 yılında Ağrı Hamur ilçesi Gültepe Köyü Yoğurtçu Mezrası’nda öğretmenlik mesleğine başladım. 1994-1996 yıllarında Adıyaman’da çalıştıktan sonra 1996 yılında Malatya’ya geldim. Yazıhan İlçesi Alican Köyü İlkokulu’nda, Yeşilyurt İlçesi Görgü İlkokulu’nda Öğretmen olarak görev yaptım.

2000 Yılında Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Türkçe Bölüm öğretmenliğinde Lisans programını tamamladım. Evli ve 3 çocuk sahibiyim.

2001-2002 yıllarında yedek subay öğretmen olarak Pütürge Kozluk Köyü İlkokulu’nda görev yaptım. Askerlik dönüşü Yakınkent Sadiye Ünsalan İlköğretim Okulu’nda 4,5 yıl çalıştıktan sonra, Milli Eğitim Bakanlığı’nın açmış olduğu Müdür Yardımcılığı Sınavı’nı kazanarak 2005 yılında Yeşilyurt Halk Eğitim Merkezi’nde Müdür yardımcılığı görevine atandım. 2006 yılında kendi isteğimle halk eğitim merkezi müdür yardımcılığından ayrılarak Yeşilyurt Gazi İlkokulu’na müdür yardımcısı olarak göreve başladım. 2010 yılında Milli Eğitim Bakanlığı Kurum Müdürlük sınavını kazandım ve Malatya Merkez 19 Mayıs Fatih İlköğretim Okulu’na Müdür olarak atandım. Devlet Planlama Teşkilatı’nın SODES projesi kapsamında hazırlamış olduğum ‘’Sosyal Aktiveli Okul’’ Projesi kabul gördü ve bu projenin koordinatörlüğünü yürüterek okulumuza Spor kompleksi, yemekhane ve konferans salonu kazandırdım.


2014 yönetici değerlendirme sürecinde 92,65 puan alarak Hasan Varol İlkokulu’na okul müdür olarak atamam yapıldı.




 İKİ ADAY ADAYIMIZA DA BAŞARILAR DİLERİZ  


18 Mart 2015 Çarşamba

18 Mart Çanakkale Zaferi

18 Mart Çanakkale Zaferi





18 Mart 1915, Türk tarihinde bir askeri ve siyasi başarı olmaktan öte inanç, azim ve yiğitlikle örülmüş bir destanın yaradılış tarihidir. Bu tarih, gerek taarruz gerekse savunma savaşlarının başarılarıyla dolup taşan Türk kahramanlık tarihinin en onur verici, en parlak sayfalarından biridir. Bu güzel vatanımız için canını feda eden aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve özlemle yâd ediyorum. Ruhları şad, mekanları cennet olsun..

 

Subscribe to our Newsletter

Contact our Support

Email us: yildirimirfan@hotmail.com.tr

Email us: info@irfanyildirim.com

Blog Yazarımız